Bu makale benden istendiğinde konu olarak çocukların karne döneminde çocuklara nasıl yaklaşılmalı, çocukların karneden sonraki yaz dönemini nasıl değerlendirmeleri üzerineydi. Bizler genel olarak sonuç ile ilişkileneriz. Buna binaen karne gününe gelmeden önce bir çocuğun nasıl bir evreden geçtiği, kim olduğu, nasıl bir aileye sahip olduğu, bakım verenleri ile kurduğu ilişki biçiminin ne olduğu, bu ilişki biçiminin nasıl geliştiği gibi konuları açmak daha doğru olacaktır. Tüm bunları bir nebze anladıktan sonra da karne ve karneden sonra çocukla ilişkimizi buraya yazabiliriz.

Bilindiği gibi Freud yapısal kuramında insanın üç parçadan oluştuğunu ifade etmiştir. İd; insanın biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için en ilkel dürtülerini temsil eder. Süper ego; kişinin ailesinde ve çevresinde gördüğü ahlak oluşumunun ide karşı koyan yapısı olarak tanımlanabilir. Ego ise insanın aslında tam da kendisi diyebileceğimiz, id tarafından dürtülerini uygulanmak isteyen, süper ego tarafından da topluma uydurulmak istenen bir yapı olarak tanımlamak doğru olacaktır. Bu zihinsel yapı hepimizde aktif olarak işlemektedir. Peki, hepimizde olan bu zihinsel yapı aynı şekilde mi gelişmektedir? Bu üçlüyü etkileyen birçok değişkenden bahsedebiliriz. Bu değişkenlerden en önemlisi tabi ki büyüdüğümüz aile veya ailemiz olamadığında bizlere bakım veren kişilerdir. Bebeğin veya çocuğun bakım veren ile kurduğu ilişkiye ya da bakım verene atfettiği şey, güdülerinin doyum sağlamasını istediği nesnedir (anne memesi, annenin kendisi). Bebeğin bu nesne ile kurduğu ilişki biçimi gelecekte başka insanlarla veya şeylerle kurduğu ilişkinin temelini oluşturmaktadır. Bu kurulan ilişki paternleri değişik biçimlerde görülebilmektedir. Genelde bakım verenin kendi ebeveynleriyle kurduğu ilişki biçimini kendi bebeği ile kurduğu ilişkiye aktarmaktadır. Örneğin bir anne kendi bakım verenlerinden şiddet görerek büyümüşse, kendi çocuğunu da buna yakın şekilde büyütme eğilimi göstermektedir.  Tam tersi olarak yeterince doyurulmuş, güdülerine yeterince yanıt verilmiş, sevilmiş bir anne çocuğunu da bu yönde yetiştirme eğilimi içinde olacaktır.

Tüm bu yukarıda anlatılan zihinsel yapıların gelişimi, nesne ile kurduğu ilişki paternleri kişinin gelecekteki tüm ilişki biçimlerine yansıyacaktır. Çocuk bu ilişki biçimini sadece bakım verenine karşı sergilemez, okulda öğretmenine, sokakta oyun arkadaşlarına, gelecekte iş arkadaşlarına ve hayatını paylaşmak istediği kişiye karşı da sergilemeye devam edecektir. İlişki içinde olduğu nesneler ve gelişmekte olan çocuğun bu nesnelerle ilişkileri içselleştirilir ve kendilik yapısının temel yapı taşlarını oluşturacaktır.

Çocuklarımız Bizlerin Yansımasıdır

Günümüzde ebeveynler çocuklarının dışarıda bazı zorluklar yaşadıklarını ifade etmektedir. Ya çocuk çok zeki ama tembeldir ya arkadaşları tarafından sevilmediğini ifade etmektedir ya da öğretmenleri tarafından yeterince görülmediğini söylemektedirler. Aslında ebeveynlerin çocukları için yakındıkları şeylerin ana temel kaynağı bakım verenin kendisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bir bakıma çocuk bakım vereninden gördüğünü uyguladığını düşündüğümüzde, bakım verenin çocuk üzerindeki kaygıları kendi içlerindeki yapının dışarı ile karşılaştığında duyduğu kaygı olduğu ifade edilebilir. Daha derin bakıldığında ebeveynlerin çocuklarında gördükleri eksikliklerin aslında kendilerinde var olan eksiklikler olduğunu ve bu eksikliklerini çocuk üzerinden ifade ettiklerini belirtmek gerekir.

Tüm bunları konuştuktan sonra acaba çocuklarımız mı başarısız, yoksa biz mi başarısızız sorusu akla gelmektedir. Bizlerin yaşadığımız zorluklar ile bir yerde baş edebilme yetisi geliştirmişken buna savunma mekanizmaları denilmektedir, bu zorlukların bizler için daha savunmasız olan çocuklarımıza da sirayet etmesi ebeveynlerinkinden daha fazla bir kaygıya sebep olmaktadır. Büyük ihtimal ebeveynler o yaşlarda bu denli bir kaygı ile baş edemediklerini hatırlamakta ve çocuklarının da bununla baş edemeyeceğini, bunun için bir şeyler yapması gerektiğini düşünmektedirler.

Döngüler Bir Yerde Kırılabilir…

Peki, bu bir kısır döngü müdür? Bizler bir şeyler yaşayacağız, aynı şeyleri bu sefer çocuklarımız yaşayacak ve bizler bu işin içinden çıkamayacağız. Bu yıllarca bu şekilde gidecek, çocuklarımızda büyüyüp evlendiklerinde onlar da çocukları için bu kaygılara sahip olacaklardır. Aslında döngü bir yerlerde kırılabilir. Bunu kendi çevremizdeki örneklerde görmek pek mümkündür. Bu döngünün kırılmasının sebebi, çocuklarımızın bizler gibi aynı ortamda büyümüyor oluşu ile açıklanabilir. Tüm bu söylenenlere çevrenin ve hayatın içinde meydana gelen olayların, her çocuğun doğmuş olduğu ortamın kendisine münhasır bir zaman içinde olduğu söylenirse, bu çarkın nerede kırıldığı ortaya çıkacaktır. Yani her çocuk aynı ortamda doğmaz, kardeşler bile. Annenin bebeği doğurduğu zamanın içinde var olan ruhsal yapısı çocuğun bakımına da yansıyacak ve çocukların gelişimleri bir birinden farklı olacaktır.

Görüldüğü gibi kişilik örgütlenmemiz, bakım veren, çevre, zaman, toplum ve coğrafyanın etkisi altında gelişmektedir. Toplumların karakter olarak daha gelişkin daha baş edebilir olması da çocuğun da aynı zamanda baş edebilmesinde önemli bir etken gibi durmaktadır.

Bilgi Vereni İle Kurduğu Güçlü Bir Bağ; Çocuklarımız İçin En Etkili Öğrenme Biçimidir…

 Yazının da konusu üzeri eğitim bu söylediklerimizin önemli bir parçasıdır. Bu katkı anaokulundan başlamakta üniversite ve daha ilerisine kadar gitmektedir. Eğitimin bize gösterdiği şey özellikle anaokulu ve ilkokul düzeyinde çocuğun bakım veren ile kuramadığı özdeşimi öğretmenler üzerinden sağlayabilmesidir. Daha gelişmekte olan egonun özdeşim kurabileceği başka iyi nesnelerin var olması ve bunlarla karşılaşması, kendiliğin içe alacağı nesnenin iyi olmasını ve yapısını etkileyecektir. Bu yüzden düşünceme göre çok başarılı ve iyi öğreten öğretmenlerden çok çocuklarımızın özdeşim kurabileceği, sevebileceği eğiticileri tercih etmek çocuk için daha faydalı olacaktır.  Ezber ve çok çalışma üzerine kurulu olan eğitim yöntemleri çocukların ego gelişimini ‘’terbiye edilmek’’ üzerine değiştirir. Çocuklar için en etkili öğrenme biçimi korkutarak, bağırarak, sindirerek değil de ilk önce bilgiyi kendisine sunan ile sağlıklı bir bağ kurabilmesinden geçmektedir. Aksi takdirde çocuğa bilgi verenin uyguladığı her öğretme biçimi çocuğun gelecek zamanda eğitimine ve karakterine yansıyacaktır.

Oyun, çocuk için iyileştirici bir sürece sahiptir

Bunun yanı sıra çocuklarda egoyu geliştiren bir başka etken de oyundur. Bu birçok ebeveyn için çocuklarda engellenmesi gereken, dersi aksatan bir tembellik veya başarılı olmama davranışıdır. Günümüzde beton bloklarına hapsolmuş çocukların oyunlardan ne denli mahrum olduğunu kendi çocukluğumuzla karşılaştırmamızda ortaya çıkmaktadır. Koşullar, teknoloji ve birçok şey çocuklar için alternatif yaratsa da dilediğince oyun oynayamayan çocuk, oyun oynayan çocuklara göre gelecekte birçok ortamda daha güçsüz hissedeceklerdir. Oyun çocuk için iyileştirici bir sürece sahiptir. Çocuk oyun ile kendisinde kırılan şeyleri tamir eder. Oyuna, çocuğun içinde kırılan parçaları birleştiren bir yapıştırıcı desek pek de yanlış olmayacaktır. Hala biz yetişkinlerin de bir aktiviteye dâhil olması bizi iyi hissettiren güzelliklerdendir. Bu oyunların içeriğini zenginleştirebilmek önemlidir. Ancak bilinmelidir ki çocuklar oyuncak olmadan da kendilerine oyun kurabilir ve seçtiği nesnelerle oyunlarını oynayabilirler.

Çocuklarımızın Kurduğu Oyunlara Dâhil Olalım…

Çocuklardan önce, biz ne yapmalıyız diye düşünmeliyiz. Bence çocuklara daha fazla zaman ayırmak, çocuklarınızın sizler ile özdeşim kurabileceği zamanı onlara tanımak çok yerinde olacaktır. Eğer kendinizi iyi hissetmiyorsanız bunu değiştirmek için adımlar atmak, çocuk için tek gösterge olan ebeveynin iyi olması söz konusu olduğunda sizlerin ruhsal olarak iyi hissetmesi onları da iyi hissettirecektir. Daha küçük yaşlarda çocuklar ile oyunlar oynamak bu oyunları yönlendirmek yerine onların kurduğu oyunlara dâhil olmak çok faydalı olacaktır. Gerçeklikten uzaklaşan çocukları basit kurulu cümlelerle gerçek olana çekmek bu oyunlarda dikkat edilmesi gerekenlerdendir. Daha büyük çocuklarla onlara sorarak birlikte bir şeyler yapmak iyi hissedecekleri bir şeydir.

Vereceğiniz Küçük Sorumluluklarla Çocuğunuz Kendini Daha da İyi Hissedecektir…

 Tatil döneminde senenin tüm zorlu ve baskıcı eğitim sisteminden çocukları uzaklaştırmak, hayatın içinde var olanı onlara gösterebilmek karakter gelişimi için iyinin ve kötünün var olduğunu anlamasına yardımcı olacaktır. Kendilerine ufak da olsa sorumluluklar verip elde etmenin nasıl sınırlar barındırdığını görmeleri açısından onlara faydalı olacaktır. Çocukları sanatın içine çekerek masal, resim, dans gibi etkinlikler ile onların duygularını atabilecek atölyelere dâhil etmek yararlı olacaktır. Daha büyük çocuklarda mitoloji temelli eserlerin önemi düşünülebilir. Açıkçası birlikte çocuğu anlayabilecek düzeyde yapılacak her şey çocuk için faydalı olacaktır.

Son olarak iyi olan şey iyileştirir, bunu bilerek çocuğa dokunmak her şeyin temelidir.