Geçen hafta yetişkinler üzerine bombaların etkilerini ele almıştım, ancak çocukların yetişkinlere göre daha fazla etkilenme durumu olduğundan çocuklar üzerine etkisini yazmak elzem göründü. Çoğu zaman bir bomba patlamadan sonra insanlar son olduğunu düşünmekte ama ne yazık ki bir türlü son bulmamaktadır. Bu yüzden çocuklarımızı nasıl koruyacağımızı, nelerle karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz bizi hazırlıklı kılacaktır ve çocuklarımızı birçok ağır travmadan kurtaracaktır.
Çocukluk çağındaki travmayı çocuğun içindeki baş etme yetilerinin ve sosyal desteğinin yaşadığı travmatik olay ile mücadele etmesine yeterli olmadığı durumlarda ortaya çıkan ruhsal durum diye tanımlayabiliriz. Bu olaylar ani veya süregiden bir korkunun ve gerginliğin birikmesi sonucunda oluşabilir. Yetişkinler için yazdığım makalede travma düzeyleri ve geçiş süreçleri neredeyse çocuklar içinde aynıdır. Yine de çocuk olunmasından dolayı gelen uyarıcılar karşısında zihin, bilişsel olarak daha farklı çalıştığı için yetişkinlerin verdiği tepkilere göre de farklılıklar barındırır.
Çocukların karşılaşabileceği travmatik olaylar nelerdir;
• Deprem-Sel-Kasırga-Tsunami
• Trafik Kazası-Yangın-İş kazası
• İşkence-Cezaevi yaşantısı
• Tecavüz
• Ev içi şiddet
• Çocuk istismarı ve ihmali
• Rehin alınma
• Zorunlu göçe maruz kalma
• Yaşamı tehdit eden bir hastalık
• Savaş-Soykırım-Toplama Kampı deneyimi
• Bombalamalara tanıklık, bu tanıklığı tv veya internet üzerinden izleme
• Sosyal medyadan karşılaşılan uygunsuz içerik barındıran görsellere tanık olma
• Sevilen ya da yakın birinin ani ve beklenmedik ölümü
Çocuklarda bu travmaların yol açtığı belirtilere biraz bakalım;
• Olayın sık sık tekrar hatırlanması, olayı sık sık anlatma ya da olayla ilgili sorular sorma
• Olayı rüyalarında kabus şeklinde görme
• Flashback
• Olayı hatırlatan nesneler, filmler, konuşmalar, sesler v.b. şeylerle yoğun sıkıntı duyma, ağlama ya da huzursuzluk gösterme
• Kaçınma, uzak durma
• Olaydan sonra derslerine, oyuna, ya da daha önce sevdiği etkinliklere ilginin azalması (olayı anlatan oyunları oynayabilir)
• Olaydan sonra insanlardan uzaklaşma, daha az konuşma, arkadaşlık kuramama
• Duygusal küntlük, aşırı duygulanım
• Umutsuzluk, karamsarlık, kötümserlik
• Olaydan sonra uykuda irkilmelerinin olması ya da irkilmelerinin artması, uykuya dalmakta güçlük, geceleri sık sık uyanma
• Karanlık korkusu ya da kabus görme ile ilgisi olmaksızın yatmak istememe
• Sanki kötü bir şey olacakmış gibi sürekli tetikte olma (hipervijilans)
• Olaydan sonra yalnız yatmamakta ısrar etme
• Olaydan sonra çabucak sinirlenme, öfke patlamaları
• Konsantrasyonu sürdürememe
• Olaydan sonra gelişen anneye, babaya ya da bakıcısına düşkünlüğün artması, ayrılmak istememe
• İştah değişikliği, kilo kaybı
• 2 – 5 yaş arasındaki çocukların ruhsal belirtileri yetişkinlerdeki ya da orta çocukluk dönemindekinden farklı olarak bedensel şikâyetler görülür; baş ağrısı, karın ağrısı gibi.
Çocuklarda bu belirtilere rastlandığında ne yapılmalı, çocuklarla nasıl bir dil kullanılmalı veya çok daha küçük yaştaki çocuklarla neler konuşulmalı?
Çocuklar küçük yaşlardan (6 aylık) itibaren öncelikle bakım veren kişilerdeki ruhsal değişimleri fark ederler. Yani yaşanan olayı tam olarak anlamasalar da yetişkinler üzerinden dolaylı olarak kötü bir olay yaşandığını sezerler. Bu nedenle yetişkinlerin yüz ifadelerindeki değişimi, nasıl hissettiğini, neden öyle hissettiğini sade ve yalın bir şekilde çocuklarla paylaşması çocuklar için önemli olan güven duygusuna zarar vermemek için önemlidir.
Özellikle çocukların sorduğu sorulara ya da tanık olduğu durumlara yönelik açıklamaların yapılmaması çocukların kendi hayal dünyasında yoğun korku öğelerinin bulunduğu hikâyeler yaratıp bunlara inanmasına neden olabilir.
Olayın yalın bir dille anlatılması çocukların merak ettikleri soruları sormalarını kolaylaştıracaktır. Örneğin: “Büyük bir patlama oldu ve birçok insan bu olayda zarar gördü ya da yaşamını kaybetti.”
Ayrıca yetişkinlerin nasıl hissettiklerini çocuklarla paylaşmaları çocukların da duygularını rahatça ifade etmelerine neden olacaktır. Örneğin: “Bu olaydan dolayı kendimi üzgün hissediyorum. Sen de kendini kötü hissediyor olabilirsin ve bunu benimle paylaşabilirsin.”
Özellikle 12 yaşından küçük çocuklara olayla ilgili görüntülerin izletilmemesi veya yaşananların detaylarıyla anlatılmaması, eğer tanık olduğu biliniyorsa da bununla ilgili nasıl hissettiğinin, neler düşündüğünün( çocuk anlatıyorsa) konuşulması ya da çocukların kendini ifade edebildiği farklı yolların izlenmesi önemlidir. Örneğin, resim yapma, oyun kurma, bedensel temas gibi.
Çocukların yaşamda kötü olayların yaşanabileceğini ve bunların insanları üzebileceğini bilmesi önemlidir. Çocuklar bu olayların nasıl atlatıldığını, bu süreçte insanların birbirine nasıl destek olduğunu da görür ve başa çıkma yöntemleri ile ilgili yetişkinleri gözlemlerler. Bu nedenlerle çocuklardan olayları gizleyerek hakiki olmayan bir dünya algısı yaratmamak önemlidir.
0-2 yaş dönemindeki çocukların güvendikleri tanıdıkları bir yetişkin ile temas etmesi, ona yönelik ilgi ve sevginin gösterilmesi önemlidir.
3-5 yaş dönemdeki çocuklara, yetişkinlerin kendilerini üzgün hissettiğini, bunun onunla ilgili olmadığı söylemesi önemlidir.
Çocuk konuşmuyorsa oyun ya da resim çizme yoluyla çocuğun duygularını ifade etmesi önemlidir.
Tüm bunların içinde çocuklara neler söylenilmemeli veya neler yapılmamalıdır?
Bu dönemdeki çocuklara, yetişkinlerin kendilerini üzgün hissettiğini, bunun onunla ilgili olmadığı söylemesi önemlidir.
Olayla ilgili çocukların, kavrayamayacağı karmaşık ve/veya vahşet içeren konuşmalar ve görüntülere maruz bırakılmaması gerekir (Yetişkinlerin çocukların yanında yaşanan olaya dair ağır duygusal etkiler yaratabilecek detaylarla konuşmalar yapması, öfkelerini uygun olmayan biçimlerde -tehditler veya şiddet içeren şekilde- dile getirmeleri ve çocukların bunu anlamayacağını düşünmeleri).
Olayın olduğu anda çocukların hiç tanımadığı biri tarafından, çocuklara bakım veren kişilerden uzaklaştırılmaması gerekmektedir.
Çocuklar kendini hazır hissetmeden normal hayatına geri dönmelerini beklemek yanlıştır. Çocuğa zaman tanımak ve onu beklemek uygundur.
Her çocuğun özgün doğasını göz ardı ederek ona iyi gelmeyen yaklaşımlarda bulunmak, Örneğin: Konuşmayı sevmeyen bir çocuğu konuşması için zorlamak ya da ağlayan bir çocuğu oyun oynamaya zorlamak.
Çocukların sorduğu soruların cevabı bilinemediğinde, bilmiyorum dememek, hatalı bilgi aktarmak.
Çocukların yaşadığı olaylarla birlikte anlama ve duygusal düzenleme becerileri kazanmaya açık olduğunu unutmak. (Çocukların da bu travma ile başa çıkabilecek güçleri olduğunu -anlama ve duygusal düzenleme gibi- göz ardı etmek ve onlara bunu yapabilmeleri için gerekli desteği sağlamamak).
Sevilen ya da yakın birinin ani ve beklenmedik ölümü/kaybı karşısında çocuğa ne nasıl söylenmeli?
• Gerçekler mümkün olduğunca en kısa zamanda söylenmeli.
• “Gitti“ demek yerine, “öldü“ demek daha uygundur. Çocuklar düşünülenden daha fazla şey bildiklerini unutmayın, sadece onların bu durum karşısında sizlerin tepkilerini izlediklerini unutmayın.
• “Melek oldu” demeyin.
• Sadece gerçeği söyleyin. “Hastanede” demeyin.
• Çocuğun önünde duygularınızı gösterin. Bu şekilde onlarında duygularını ifade etmelerine olanak sağlamış olursunuz.
• Soru sorması için çocuğu cesaretlendirin.
• “Ben de mi öleceğim?” gibi gelecekle ilgili sorulara doğru cevaplar verin.
• Çocuğun acısına duyarlı olun. Gelmezden gelmeyin, küçük diye anlamaz, bilmez gibi düşüncelerde olmayın.
• Duygusal olarak en yakın olan kişi ailedeki kaybı çocuk ile paylaşmalıdır.
• Kültürel ve ailevi inançlara saygı duyan yaklaşımlarda bulunulmalıdır.
• Çocuklar cenaze ve gömülme törenlerine katılabilir. Cenaze törenine gitmek istemiyor ise zorla götürülmemelidir.
• Çocukların aile bireylerini taklit edip örnek alabileceği konusunda aileleri dikkatli olmalıdır.
Unutulmaması gereken bir konuda sanırım son zamanlarda hemen hemen her çocuğun elinde bulunan telefonlar, tabletler, bilgisayarlar üzerinden çocukların maruz kaldığı paylaşımlar ve görsellerdir. Bize birçok aile çocuğunun internet üzerinden çok feci görüntülere maruz kaldığı şikâyetleriyle gelmektedir. Evinizde bulunan internete sınırlandırmalar getirin, çocukların etkilenebilecekleri görsellerden uzak tutmak önemlidir. Bilmeliyiz ki çocuklar sadece bir olaya tanık olmakla değil bu olayları video tarzı kanallarla izlemeleri de onlarda travmanın tüm belirtilerini ortaya çıkarabilecektir.
Tüm bunların dışında çocukta bir aydan fazla süre zarfında yukarıda yazılan belirtilerin geçmemesi durumunda mutlaka çocuklarla çalışan bir uzmana başvurulması gerekmektedir.