Bu hafta Türkiye’de yaklaşık 16 milyon öğrenci okulların tekrardan açılmasıyla okula başladılar. Okula başlayan sadece 16 milyon çocuk değil, bunların yanında onlarla birlikte okula tekrardan başlayan ebeveynler ya da kısacası çocuğa kim bakım veriyorsa okula başlamış oldu. Her halde bu dönem de en çok zorlanan, zorlanacak olan öğrenciler ilk defa kreş, anaokulu veya ilkokul 1. sınıfa başlayacak olan öğrenciler olacaktır. Zorlanmaya bilirler tabi ki, eğer kendisine bakım verenle güvenli bir bağlanma gerçekleştirmişse. Nedir bu güvenli bağlanma; ihtiyaçların dışında zamanın çoğunu o kişiyle (anne veya bebeğin temel ihtiyaçlarını gideren her kimse) geçirme, korku ve benzeri durumlarda o kişiyi arama, çoğu zaman o kişinin yanında rahatlama hissi vb. durumlar gibi birçok şeyin yaşandığı tüm duygu ve davranışlara denir. Bağlanma daha çok oral dönemde gerçekleşen bir durumdur ve bu çocuğun 0-1 yaşlarına tekabül eder. Güvenli bir bağ kuran bebek veya çocuk kendi başına daha fazla zaman geçirir ve kendisine bakım veren kişiyi pek aramaz, bakım veren ortadan kaybolduğunda, bakım verenin tekrardan kendisine döneceğini bilir ve ağlamadan oyununa devam eder. Bunu gerçekleştiremeyen çocuklar, ebeveynlerinin olmayışından dolayı oyunlarına konsantre olmada zorluk yaşar, sosyalleşme ve zihinsel gelişimi geri kalmış olur. Bağlanmanın uzun uzadıya birçok konusu var. Daha önce ben de bir yazımda değinmiştim. Buradan bakabilirsiniz: http://psikologmahmutpakdemir.com/2017/10/baglanmanin-kisisel-gelisim-uzerindeki-etkisi/
Ülkemizde çocuk yetiştiren birçok ebeveyn çocukların gelişiminden bihaber görünüyor. Çocuk yetiştiriyoruz ama bu çocukların nasıl bir gelişim geçirdiklerini, gelişim dönemlerini bilmiyoruz, takip etmiyoruz. Bundandır ki bir çok ebeveyn çocukların her evresinde zorlanıp ne yapacağını şaşırıyor. Bu yazıda kreş, anaokulu veya 1.sınıf çocuklarından bahsedeceğimiz için biraz çocukların psikoseksüel gelişim dönemlerini açıklamakta fayda görüyorum. Bu gelişim dönemleri 0-6 yaş arasında olmasına rağmen bir insanın hayatında kişiliğin ana hatlarını oluşturmasından dolayı çok önemliler.
İlk gelişim dönemi yukarda da belirttiğim gibi 0-1 yaş arasında olan Oral dönemdir. Oral dönem dürtü kaynağının oral mukozada toplandığı, bebeğin dürtü doyumunun oral mukozanın uyarılması olduğu, dürtü nesnesinin ise yenilebilir, emilebilir, içe alınabilir her şey olarak tanımlanabilir. Bu dönemde çocuk beslenme gereksinimi karşılarken aynı zamanda ruhsal doyumunu da karşılamış olur. Bakım verenle kurulan bağlanma sadece süt alma üzerine kurulmaz, bunun yanında kurulan göz kontağı, acıktığında bakım verenin ihtiyaçları anında yerine getirmesi, bakım verene dokunma, sıcaklığını hissetme olarak da sıralanabilir. Bu dönemde fiksesyon yaşayan kişiler gelecekte yeme bozuklukları, iste zorlukları, okul korkuları, gece korkuları, danışma ihtiyacı gibi durumlarla karşılaşırlar.
İkinci dönem 1-3 yaş arasında olan Anal dönemdir. Anal dönem dürtü kaynağının anal ve rektal mukozada yoğunlaştığı, dürtü doyum biçiminin dışkının tutulması ve boşaltılması olduğu, dürtü nesnesinin de başta dışkı olmak üzere tutulan ve bırakıl şeyler olduğu söylenebilir. Bu dönemde çatışma daha çok bakım verenle dışkının tutulması ve ne zaman yapılması üzerinden gerçekleşir. Çocuğun arzusu dışkısını biriktirip istediği zaman anal mukozanın haz alabileceği bir zamanda bırakması olmasına rağmen bakım verenin bu dışkıyı kendi belirlediği zamanda yapmasıyla karşılaşır. Bu çocukta haz-kural ilkesi olan hayatının birçok döneminde de karşısına çıkacak olan bir durumla karşılaşmasına sebep olur. Çocuk hazının peşinden koşarken anne bu hazın oluşmasına engel olur. Çocuk hazının peşinde koştuğunda annesinin kendisini terk etmesi gibi bir korkuyla karşılaşabileceği bir durumla yüzleşmek zorunda kalır. Bu dönemin özellikleri düzenlilik, tertiplilik, inatçılık, katılık, tutumluluk, cimrilik gibidir.
3. ve son dönem 3-6 yaş arasında olan Fallik dönemdir. Dürtünün kaynağı genital bölge, dürtünün doyurulması ise genital bölgenin uyarılmasıdır. Bu dönemlerde oral dönemde ağızda, anal dönemde rektal bölgede toplanan haz alma genital bölgelere kayar. Fallik dönemin içindeyken çocuk için en önemli konulardan biri oidipus kompleksini nasıl atlattığıdır. Oidipus komleksi çocuğun karşı cinsten ebeveyne cinsel duygularla yaklaşması, aynı cinsten ebeveynle ise bir yarışa girmesi olarak tanımlanabilir. Bu komlkesin çözümlenmesi çocuğun ileriki dönemlerde sağlıklı bir gelişimi için önemlidir. Bu dönemin diğer bir önemli konusu ebeveynlerle kurulan özdeşimdir. Bu özdeşim sağlıklı bir şekilde gerçekleştiği çocuğun başka kişilerle kuruduğu özdeşimde görülmektedir. Bu özdeşim bazen bir kahraman, bazen bir film yıldızı olabilir. Ancak okula başladığında çocukların öğretmenleriyle kurdukları özdeşimin burada çok büyük bir öneme sahip olduğu söylenebilir.
Bu yüzden çocuğunuzun ilkokula başladığı zaman çok önemlidir. Zorlanan çocukların bu gelişim dönemlerinde yaşadıkları fiksesyonların gerginliğini yaşadığı söylenebilir. Bir çocuğun ilk öğretmeni neredeyse kişiliğinin belirlenmesinde anne babasından sonra gelen ilk kişidir. Düşünün birçoğumuz ortaokul, lise öğretmenlerimizi hatırlamayız ama ilkokul öğretmenimizi ismini, giyinişini, tavrını hatırlarız. İlkokul öğretmenimiz çözemediğimiz oidipus komleksimizin çözümlenmesinde etkin rol oynamış olabilir. Babamızla annemizle kuramadığımız özdeşimin sağlıklı bir şekilde kurulmasında büyük rol oynamış olabilir. Bu yüzden ilkokula başlamak çocuklar için önemli bir yere sahiptir diyebiliriz.
Peki, bu dönemlerde fiksesyon yaşayan çocuklar okula başlayınca ne olur? Başlamamalılar mı diye sorabilirsiniz? Elbette ki bir yıl gecikmeli veya erken başlayacaklar bu kaçınılmazdır. Peki, bizler bu süreçte ne yapmalıyız? Çocuklarımızı nasıl bu duruma hazırlamalıyız? İşte birazda bunlardan bahsedelim derim.
Çocuklarımız okula başladı ne yapmalıyız?
• Öncelikle çocuğunuzun okula başlayacağını daha birkaç ay önceden çocuklarınıza anlatın, çocuğunuzun kaydı sırasında kafanıza göre okul belirlemek yerine çocuğunuzu da okula götürüp kendisine tanıtın, her daim önceden bilinen daha az korkutucu olacaktır unutmayın.
• Okul kıyafetlerini, araç gereçlerini birlikte seçmeye, alışverişi birlikte yapmaya çalışın.
• Okula başladığı gün kesinlikle ”ağlasalar bile siz bize bırakın” diyenleri dinlemeyin. Bir çocuk ağlayarak bir yeri sevmez, sevemez, orada bulunmayı öğrenmesi sindirilmesindendir unutmayın. Bu da çocuğun o okuldan alacağı eğitimi geciktirir, güçleştirir.
• Çocuk sakinleşmeyene kadar yanından ayrılmayın.
• En az bir hafta ona sakinleşme süresi tanıyın. Bir hafta mızmızlanacaktır. Okula her gittiğinde istemeyecektir, ağlamaları mutlaka olacaktır, önemli olan o ağlamaları esnasında kimin yanında olduğudur.
• Öncelikle sınıfta sizde onunla bulunun. Çünkü ilk defa bilmediği bir yerde yalnız kalacak, onu anlamaya çalışın.
• Kendisini iyi hissettiğini gördüğünüz anda ondan izin isteyip oradan ayrılın. Ona onu önemsediğinizi, ondan izinsiz onu orada terk etmeyeceğinizi yansıtın.
• Sizi görebileceği bir yerde, size hemen ulaşabileceği bir uzaklıkta olun, örneğin kapının önünde. Bu onu rahatlatacak, orada olmasanız bile hemen ulaşabileceğini hissetmesine yardımcı olacaktır.
• Kreş ve anaokulunda ise ilk bir kaç gün oyunun en güzel yerinde çocuğunuzu oyundan alın ve eve götürün. Oyunun en güzel yerinde onu almanız, yarım kalan heyecanını bir sonraki güne aktarmasına yardımcı olacaktır, göreceksiniz bir sonraki gün kendisi okula gitmek isteyecektir.
• Çocuktan anlamayan uzman olmayan kişilerden çocuğunuzu özellikle ilk günler uzak tutun. Çocuk ağlasa bile kucağına çocuğu alıp çocuğu yangından mal kaçırır gibi götüren kişiler, çocuklardan bir şey anlamıyordur emin olun.
• Eve her geldiği gün ona sorular sorun korkularını çekincelerini dinleyin. Korkuları varsa bu korkularını anlatmasını sağlayın anlayamıyor olsanız bile ona yardımcı olabileceğinizi, onun için ne yapması gerektiğini ona sorun.
• Kesinlikle tutamayacağınız sözü vermeyin, ‘’bu günlük burada olalım bir daha gelmeyeceğiz’’ demeyin, okulda durması halinde ona bir hediye alacağınızı veya durmaması halinde ise cezalandıracağınızı söylemeyin.
• Okulu bir sorumluluk haline getirmesi için ona kendinizin nasıl işe her sabah gidiyor ve akşam eve geliyorsanız bu şekilde anlatın. Bununda onun yapması gereken bir görev olduğunu kendisine anlatın.
Son olarak her çocuk özeldir. Her çocuğun yukarıdakileri yapsanız bile okula uyum sağlayacağını söylememiz çok genel geçer bir durum olur. Bu da o çocuğu saygısızlık yaptığımız anlamına gelir. Zorlandığınız, baş edemediğiniz durumlar söz konusu olduğunda bir oyun terapistinden yardım almayı unutmayın. Çocuklar bu korkularını aşamıyorsa onları bu konuda sıkmayıp bir uzman psikologdan destek isteyin.
Mahmut PAKDEMİR
Uzman Klinik Psikolog